İçeriğe geç

Kirli duvara boya yapılır mı ?

Kirli Duvara Boya Yapılır Mı? Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Perspektifinden

İstanbul’un kalabalık sokaklarında, her gün birçok farklı insanla karşılaşıyoruz. Herkesin bir hikayesi var, ama bazen sadece dışarıdan bakarak birini yargılamak çok kolay oluyor. Mesela, kirli bir duvar gördüğümüzde, çoğumuz onun üzerine yeni bir boya yapılabilir mi diye düşünürüz. Ama ya toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet açısından bakarsak? Kirli duvara boya yapılır mı sorusu, aslında daha derin bir toplumsal soruya işaret ediyor: Toplumun kenarına itilmiş gruplara, kirli duvarlara benzer bir şekilde yaklaşmak mı doğru, yoksa onları yeniden şekillendirip onlara değer vermek mi?

Kirli Duvar ve Toplumsal Cinsiyet

İçimdeki sosyal adalet savunucusu hemen devreye giriyor: “Kirli bir duvara boya yapmadan önce, o duvarı kirleten güçleri sorgulamalıyız.” Bunu toplumsal cinsiyet perspektifinden incelediğimizde, karşımıza ilginç bir durum çıkıyor. Birçok kadının yaşadığı şiddet ve ayrımcılık, tıpkı kirli duvarlar gibi sürekli bir kirlenme ve silinmeye ihtiyaç duyan bir süreç gibi görünüyor. Kadınların, toplumsal rollerine dayalı olarak sürekli bir temizlik ve düzenleme çabası içinde olmaları bekleniyor. Ancak, aynı şekilde dışarıda gördüğümüz kirli duvarlar gibi, toplumsal cinsiyet rollerine sıkıştırılmış bu gruba da sürekli müdahale edilmeli mi?

Geçtiğimiz günlerde, bir işyerinde yaşadığım bir olayı düşündüm. Toplumda kadınların genellikle “temiz” ve “nazik” olmaları bekleniyor. Ancak bir kadın, kendini ifade ederken “sert” veya “güçlü” görünmeye çalıştığında, toplum tarafından ya dışlanıyor ya da olumsuz yorumlarla karşılaşıyor. Dışarıda bir duvarı boyamak ne kadar kolay ise, kadının toplumsal kalıplardan çıkıp kendini ifade etmesi de o kadar zor olabiliyor.

Çeşitlilik Perspektifinden Kirli Duvarlar

Sokakta yürürken, her zaman çeşitliliğin ne kadar önemli olduğunu hatırlatan bir şeylerle karşılaşıyorum. İnsanlar farklı renklerde, şekillerde ve özelliklerde olabiliyor. Farklı kimlikler, cinsiyetler, etnik kökenler ve yaşam tarzları bu şehri çeşitlendiriyor. Kirli bir duvar gibi, dışlanmış gruplara da toplumun normalinde “temizlenmesi” gereken bir şey gibi yaklaşılabiliyor. Ancak, çeşitliliği kutlamak yerine, farklılıkları silmeye çalışmak, toplumsal adaletin temellerini sarsar.

Bir gün, İstanbul’un en işlek caddelerinden birinde yürürken, farklı bir etnik kökenden gelen bir kadının, bir reklam panosunun yanında dilencilik yaptığını gördüm. Toplum tarafından dışlanmış bir grubun yaşamını görmezden gelmek, onları “kirli” bir duvar gibi görüp üzerine boya yapmaya çalışmak mı daha doğru olur? Yani, bu kadına yardım etmek, ona saygı göstermek ve onu toplumsal yaşamın içine dahil etmek yerine, sadece ona “sözde bir çözüm” sunmak, sosyal adalet açısından ne kadar anlamlı?

Sosyal Adalet ve Kirli Duvarlara Boya Yapmak

İçimdeki adalet arayışım bir kez daha devreye giriyor: “Kirli duvara boya yapmak, sadece dışarıdan bir müdahale değil, o duvarın altında ne olduğunu anlamaya çalışmaktır.” Sosyal adalet, her bireye eşit haklar ve fırsatlar sunmayı amaçlar. Ancak, günümüz toplumunda pek çok grup, tarihsel olarak dışlanmış, görmezden gelinmiş ya da kirli duvarlar gibi kabul edilmiş durumda.

Bir sabah, toplu taşımada yaşadığım bir olayı hatırlıyorum. Yaşlı bir kadına yer veren genç bir adam vardı. Herkesin bu durumu görüp sessizce izlediği o an, bana çok şey düşündürdü. Yaşlı kadının, toplumsal olarak daha az değer verilen bir gruptan olması, ona daha fazla saygı gösterilmesi gerektiği anlamına gelmiyor muydu? Çoğu zaman toplum, daha yaşlı veya engelli bireylere, kadınlara, LGBTQ+ bireylere veya etnik olarak marjinalleşmiş kişilere “kirli duvar” gibi yaklaşır. Oysa, onlara daha fazla yer açmak, onları toplumsal yapının bir parçası olarak görmek, gerçek sosyal adaletin temellerini oluşturur.

Kirli Duvar ve Toplumun Kendi Temizliği

Birçok kişi, kirli bir duvarı sadece üzerine boya yaparak düzeltmek isteyebilir. Ama toplumsal cinsiyet eşitliği, çeşitlilik ve sosyal adalet meselelerine bakarken, duvarın sadece dışını boyamak yetmez; duvarın iç yapısını da değiştirmek gerekir. Yani, bu “kirli duvar”lar, daha derin bir toplumsal yapının, tarihsel ve kültürel faktörlerin bir sonucu olarak ortaya çıkıyor.

Örneğin, İstanbul’daki bazı mahallelerde, etnik çeşitliliğin daha fazla olduğu yerlerde, birçok insan hala toplumsal kabul görme ve eşit fırsatlar bulma konusunda zorluk yaşıyor. Kirli duvarların üzerine sadece boya yapmak, bu bireylerin yaşadığı zorlukları geçici bir çözümle silmek gibi olabilir. Oysa daha köklü bir değişim gerekir. Bu değişim, sadece dış görünüşü düzeltmekle değil, aynı zamanda toplumsal yapıların, iş yerlerinin, okul sistemlerinin ve hatta devlet politikalarının da eşitlikçi bir hale getirilmesiyle mümkün olur.

Sonuç: Kirli Duvara Boya Yapmak Ne Demek?

Sonuç olarak, kirli duvarlara boya yapmanın, toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet açısından anlamı çok daha derindir. Bu basit sorunun ötesinde, aslında toplumsal yapıyı, dışlanmış grupları ve onlara yaklaşımımızı sorgulamamız gerektiğini görüyoruz. Boya yapmak, dışarıdan görüneni değiştirmek olabilir, ancak asıl önemli olan, duvarın altında yatan yapıyı değiştirebilmektir. Bu da ancak toplumsal eşitlik, kabul ve adaletle mümkün olur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
vdcasino