Akılcılık ve Bilimsellik Hangi?
Hayatın, bir şekilde karmaşık ama bir o kadar da komik olan yönlerine bakarken, bazen gerçekten insan “akılcılık ve bilimsellik hangi?” diye soruyor. Yani, ciddiyetle bir konuda düşünüp, sonra “Bunda ne var ya, hadi biraz eğlenelim” diyerek o düşünceleri espriyle süslüyorsun. İzmir’de yaşayan, 25 yaşında, arkadaş ortamında sürekli espri yapan ama aslında içten içe her şeyi fazla düşünen bir genç olarak, bu soruyu defalarca sormuşumdur. Bu yazıda da bu soru üzerinden, akılcılık ve bilimselliğin aslında ne kadar ilginç bir ikili oluşturduğunu mizahi bir dille inceleyeceğim.
Akılcılık ve Bilimsellik: O İki Akıl Olan Kardeş
Akılcılık dediğimizde, kafamızda hemen mantıklı düşünme, ne yapacağımızı akıl yoluyla çözme gibi şeyler beliriyor. Bilimsellik ise, bir olay ya da durumu ölçülebilir verilerle anlamaya çalışmak. Ama bu ikisi, çoğu zaman aynı yerde buluşmak yerine, birinin başka yere gitmesiyle ilişkilendirilebiliyor. Hayatın çeşitli anlarında, bazen akılcı olma çabası bir bilimsel düşünceden daha komik sonuçlar doğurabiliyor.
Geçenlerde arkadaşlarla sohbet ediyorduk, birden “Bir insan neden neden?” sorusu ortaya çıktı. Herkes bir teori geliştirmeye başladı. Mesela Ahmet, “Çünkü neden olmak, doğal bir şeydir, arkadaşlar.” dedi. Yani, mantıklı mı? Evet. Ama neredeyse insanın bir bakış açısı almak için bir teoriyi tamamen sarsması gerekir.
Birkaç dakika sonra, akılcılık ve bilimsellik arasında gidip gelen bu sohbetin sonucunda, en son birinin “Abi, kedi neden miyavlar?” sorusuyla durakladık. Kediye evrimsel bir açıdan bakıldığında, miyavlamak, aslında kedinin insanlarla iletişim kurma biçimi. Ama o an biz, tam anlamıyla sanki kediyle bir bilimsel tez tartışıyormuşuz gibi konuşuyorduk.
Günlük Hayattan Bir Bilimsel Deney
Bazen hayat, çok basit bir bilimsel deneye dönüşüyor. Mesela geçen gün bir markette sıradayken, “Akılcılık ve bilimsellik hangi?” sorusunu kendi kendime sordum. O gün market alışverişimi tam anlamıyla bir deney gibi yapmıştım. Akılcı bir şekilde, daha önce araştırdığım bir yazıya bakarak hangi ürünlerin daha uygun fiyatlı olduğunu biliyordum. Ancak, etrafımda dönüp durarak akılcı davranmayı unuttum. Bir yanda “Ekmek almam lazım, nasıl alırım?” diye düşünen kafam, bir yanda da “Ama şu çikolatalar çok güzelmiş, kesin almalı mıyım?” sorusuyla bocalıyordu.
Bu noktada, bilimsellik devreye giriyor. Alışverişin sonuçlarını incelemek için deneysel bir yaklaşım geliştirebilir miyim? Tabii ki! Ekmeğin fiyatı ve çikolatanın fiyatı arasındaki ilişkiyi, bir deneme yaparak ölçebilirim. Çikolata alıp almadığımı bir hafta sonra analiz edebilirim. Yani, aslında basit bir alışverişi bile bir bilimsel deneye çevirebilirim. Ama şunu fark ettim, bazen akılcılık, içinde eğlenceli bir deney barındırıyor.
İç Ses: “Ya Ben Bu Yolu Seçsem Ne Olur?”
Bir insan olarak, bazen o kadar çok düşünmekle meşgul oluyoruz ki, düşüncelerimiz başıboş kalabiliyor. Mesela geçenlerde, bir arkadaşım “Hadi sinemaya gidelim” dedi. Benim iç sesim hemen devreye girdi: “Hadi git, ama filmden sonra geceyi nasıl geçireceğiz? Eğer saat çok geç olursa sabah erken kalkmak zorunda kalırım ve bu da çok sıkıcı olacak. Ama gitmezsem de ‘sinema kaçırdım’ diye üzülürüm.” Ve bu düşünceler arasında bir süre gidip geldim.
Bilimsel bakış açısına göre, tamamen iç sesimi durdurup, bir kararın doğru olup olmadığını verilerle değerlendirebilirim. Ama pratikte, bazen mantıklı düşünmek yerine sadece anı yaşamak daha eğlenceli.
Akılcılık ve Bilimsellik: Çelişkiye Girmek
İnsanlar bazen ne kadar akılcı olmaya çalışsalar da, yanlış kararlar verebilirler. Bilimsellik, bu kararı araştırma yoluyla, doğru veri ile çözmeye çalışırken, akılcılık bazen sadece mevcut bilgiyi kullanarak “Bu doğru olmalı” diyerek sonuç çıkarabilir. Ama hayat o kadar karışık ki, bazı durumlarda akılcı olmak bile komik olabiliyor.
Örneğin, evde yemek yaparken, bir yandan “Bunu akılcı bir şekilde yapmalıyım, çünkü hiç vakit kaybetmek istemiyorum” derken, bir yandan da “Biraz da yaratıcı olmalı, biraz baharat ekleyeyim, bakalım ne olacak?” diyerek tencereye rastgele bir şeyler atmak da çok “bilimsel” bir yaklaşım. Sonuçta yemek mi? Pek bir şey çıkar mı? Bazen denemek gerekir.
Sonuç: Akılcılık ve Bilimsellik, Hadi Eğlenelim!
Hayat, bazen akılcılıkla, bazen bilimle değil, biraz da eğlenceyle daha güzel oluyor. Akılcılık ve bilimsellik birbirini tamamlayan unsurlar olsa da, gündelik hayatı anlamlandırırken biraz espri ve rahatlık da önemli. Eğer her anı bilimsel bir bakış açısıyla değerlendirecek olsaydık, hayat daha sıkıcı olurdu, değil mi? O yüzden bazen “Akılcılık ve bilimsellik hangi?” diye sorup, eğlenmekten kaçınmamalıyız.
İzmir’de güneşli bir günde, akılcı bir plan yapıp kahve almak ya da eğlenceli bir şekilde bir arkadaşla muhabbet etmek, her anı bilimin de, akılcılığının da ötesinde bir anlam taşır. Akılcılıkla bilimselliği bir kenara bırakıp, sadece neşelenmek de bazen hayatın en bilimsel hamlesi olabilir.