Duygu ve Düşüncelerin Farklı Olma Durumuna Ne Denir?
Hepimiz zaman zaman kendimizi, iç dünyamızdaki duygu ve düşüncelerin çelişkili olduğu bir durumda bulmuşuzdur. Örneğin, sevdiğimiz bir arkadaşımız bizi kırdığında, ona karşı kızgın hissedip ama aynı zamanda üzülmek gibi… Ya da, çok sevdiğimiz bir işte mutlu olmamız gerekirken, içsel olarak bir huzursuzluk hissetmek gibi… İşte bu tür durumların adı, psikolojide “bilişsel uyumsuzluk” veya “cognitive dissonance” olarak bilinir. Hadi bu konuyu biraz daha derinlemesine inceleyelim.
Çelişkili Duygu ve Düşünceler: Bilişsel Uyumsuzluk Nedir?
Bilişsel uyumsuzluk, aslında bir çatışma durumudur. Duygularımızla düşüncelerimiz, ya da inançlarımız, birbirleriyle çelişkili olduğunda, bu durum hem zihinsel hem de duygusal bir rahatsızlık yaratır. Bu terim ilk kez 1957’de, psikolog Leon Festinger tarafından ortaya atılmıştır. Festinger, insanların, çelişkili düşüncelerle başa çıkabilmek için çeşitli stratejiler geliştirdiğini ileri sürmüştür.
Örnek vermek gerekirse, Ankara’da bir kafede otururken, yan masadaki bir grup arkadaşını duyduğumda, “Yazın tatile çıkmaya karar verdik, ama bütçemiz kısıtlı, o yüzden çok pahalı bir tatil yerine kamp yapmayı düşünüyoruz,” dediklerini duydum. Arkadaşlardan biri, tatilin pahalı olduğunu kabul ederken, aynı zamanda kamp yapmayı istemediğini, çünkü doğayla iç içe olmaktan rahatsız olduğunu da dile getiriyordu. Burada, o arkadaşın kafasında bir bilişsel uyumsuzluk var. Düşüncesi, tatilin pahalı olmasının mantıklı olduğunu savunurken, duygusal olarak bu çözüm önerisini kabul etmek istemiyor. Bu durumda, kişi, ya tatil planını ertelemeyi ya da bir şekilde daha fazla para harcamayı seçebilir.
Bilişsel Uyumsuzluk: Herkesin Hayatında Var
Bilişsel uyumsuzluk, yalnızca teorik bir kavram değil, günlük hayatta sıkça karşılaştığımız bir durumdur. Çocukluk yıllarımı hatırlıyorum. Beni büyüten annem, “Kendine iyi bak, sağlıklı ol,” diye öğütlerken, bir yandan da mutfakta bolca tatlı pişirirdi. Bir yandan sağlıklı olmamı isterken, diğer yandan tatlıyı sürekli önüme koyarak, bu öğüdün içsel olarak çelişkili olmasına sebep oluyordu. O yaşlarda bu durumu idrak edemezdim, ama büyüdükçe “Bilişsel uyumsuzluk” kavramını öğrendiğimde, o zamanlar yaşadığım bu ikilem bir anlam kazandı.
İş hayatına atıldığımda da benzer bir durumla karşılaştım. Ekonomi okuduğum için veriye dayalı kararlar almak, mantıklı olmak gerekiyordu. Ancak, bir yandan da duygusal kararların hayatımızdaki büyük rolünü göz ardı edemezdim. Çalıştığım şirkette, sürekli performans odaklı çalışmak, işlerin daha verimli olması adına mantıklıydı. Fakat, ekip arkadaşlarımın kişisel duygusal ihtiyaçlarına duyarsız kalmak da bir tür bilişsel uyumsuzluğa yol açıyordu. Bir tarafta işin daha verimli olması gerektiğini savunurken, diğer tarafta takımın huzurunun, daha sağlıklı bir çalışma ortamının da önemli olduğunu fark ettim.
Duygular ve Düşünceler Arasındaki Çelişkiyi Nasıl Aşabiliriz?
Bilişsel uyumsuzluk yaşadığınızda, bu durum bir tür zihinsel disonansa yol açar. Kişi, çelişkili duygu ve düşüncelerle karşılaştığında huzursuzluk hissi yaşayabilir. Peki, bu durumun üstesinden nasıl gelebiliriz? Festinger’a göre, insanlar bu çelişkili durumla başa çıkmak için birkaç strateji uygular:
1. Düşüncelerimizi Değiştirmek: Çelişkili bir durumu fark ettiğinizde, düşüncelerinizi değiştirmeye çalışabilirsiniz. Örneğin, kamp yapmaya karşı olan o arkadaşım, doğa ile iç içe olmanın sağlıklı bir deneyim olduğunu fark ederek bu düşüncesini değiştirebilir.
2. Yeni Bilgiler Edinmek: Çelişkiyi azaltmak için yeni bilgi edinmek de bir çözüm olabilir. Örneğin, Ankara’da bir ekonomist olarak, her geçen gün finansal kararlarımı daha bilinçli almaya çalışarak, iş ve kişisel hayatımda denge sağlamaya çalışıyorum.
3. Çelişkili Duyguları Kabul Etmek: Bazen, duygusal bir çelişkiyi kabul etmek, bunu çözmenin en sağlıklı yolu olabilir. Yani, “Evet, bu çelişkili hissettiriyor, ama bunun da bir parçası olmak normal,” demek. Bazen duygularımızı kabul etmek ve onlarla barış yapmak, zihin ve kalp arasındaki uyumsuzluğu ortadan kaldırabilir.
Sonuç Olarak
Duygu ve düşüncelerimizin farklı olması, hepimizin hayatında karşılaştığı bir durumdur. Çocukluk yıllarımızdaki çelişkilerden, iş dünyasında yaşadığımız ikilemlere kadar bilişsel uyumsuzluk, insan hayatının doğal bir parçası haline gelmiştir. Çelişkileri yönetebilmek, sağlıklı bir şekilde bu durumlarla başa çıkabilmek ise kişisel gelişimimizin önemli bir parçasıdır. Bilişsel uyumsuzluk üzerine yapılan araştırmalar, insanların, farklı duygusal ve düşünsel durumları yönetmede çeşitli stratejiler geliştirdiğini göstermektedir. Eğer bu yazıyı okurken siz de kendi hayatınızdaki bilişsel uyumsuzlukları fark ettiyseniz, kendinize biraz daha yakınlaşıp, duygusal ve zihinsel dengeyi sağlamak için adımlar atabilirsiniz.